Kordosentez Nedir

Kordosentez Nedir

Günümüzde fetal kan örneklemesinde ve fetal kan transfüzyonunda fetoskopinin yerini bu teknik (24) al­mıştır. Kordosentez, hemofili gibi kalıtsal kan has­talıklarının ve rubella gibi fetal infeksiyonların pre-natal tanısında kullanılmaktadır. Ayrıca intrauterin gelişme geriliğinde metabolizmanın ve oksijenasyonun değerlendirilmesinde de uygulanmaktadır. Bunların yanında, Rh izoimmünizasyonunun ağırlığının be­lirlenmesinde ve tedavisinde de kordosenteze baş­vurulmaktadır. Kordosentez lokal anestezi altında ger­çekleştirilir, hastanın hastaneye yatırılması gerekmez ve işleme bağlı fetal kayıp riski %l den azdır (Ni-colaides, Soothill, 1989).

Gebe Kadınlarda Risk Belirlemesi

Anne adayının karşı karşıya olduğu risklerin tü­müyle belirlenmesi obstetrik takip ve bakımın çe­kirdeğini oluşturur. Özgeçmişte ya da önceki ge­beliklerde mevcut olan bazı faktörler hastayı yüksek risk grubuna yerleştirebilir. Bu risk faktörlerinin çoğu, yapılan çeşitli çalışmalarla belirlenmiş durumdadır. Bu çalışmaların başında 1970 yılında İngiltere' de yü­rütülen Perinatal Mortalite Raporu gelmektedir. Bugün pratikte karşılaşılan bir çok durum bu çalışmada ele alınmıştır. Özellikle insüline bağımlı diabeti olan ka­dınlarda doğum öncesi danışma, daha etkili bir an-tenatal bakımın planlanmasında yararlı olabilir. Ge­belik öncesi danışma oldukça geniş bir konu olup bu atlasın kapsamı dışındadır.

Hastalarla görüşürken mutlaka uyulması gereken kesin bir sıra yoktur. Bununla birlikte, görüşmede elde edilen bilgiler tüm risk faktörlerini kapsayacak kadar detaylı olmalıdır. Risk belirlemesi gebeliğin ola­bildiğince erken dönemlerinde yapılmalıdır, böylece gerekli testler ve tedavi zamanında planlanabilir. Risk faktörleri ile ilgili tüm bilgileri elde edebilmek için kullanılan çeşitli formlar vardır. Boddy isimli araş­tırmacı ve arkadaşları antenatal bakımda kullanılan pratik bir kart geliştirmişlerdir. Hastaya verilen bu karttaki kutulara önemli risk faktörleri işaretlenir

Bilgisayarların yaygın kullanımı ile risk fak­törlerinin saptanması ve kaydedilmesi amacıyla çeşitli programlar geliştirilmiştir. Burada veriler kolayca bil­gisayara geçilebilmekte ve gerektiğinde doktor, ebe ya da hemşire tarafından kullanılabilmektedir. Çok sa­yıda hastanın sistematik bir şekilde kaydedilmesi ile modern anlamda araştırmalar daha kolay ya­pılabilmekte, çeşitli protokollerin etkinliği gözden ge­çirilebilmektedir.

Gebe ilk kez görüldüğünde kilosu, boyu. kan basıncı ve idrar tetkikinin sonucu karta kaydedilir. Genel bir fizik muayene ve bimanuel pelvik muayene yapılır. Bu sırada gerek duyulursa sitolojik inceleme için servikal smear alınır. Kan sayımı yapılarak hemoglobin, he-motokrit, eritrosit ve lökosit değerleri kaydedilir. Ay­rıca kan grubuna bakılarak Rh uyuşmazlığı olup olmadığı kontrol edilir. Kan tetkiki ile minör kan grup­larına karşı antikorların bulunup bulunmadığına ba­kılabilir; fenilketonüri, hepatit B ve antitreponemal an­tikorlar için de tarama yapılabilir. Ultrasonografik inceleme genellikle son adetten 18-19 hafta sonra ya­pılırsa da, gerek duyulduğunda (örn. uterus gebelik haftasına göre küçükse) daha erken dönemlerde de ult-rason planlanabilir. Gebeliğin erken dönemlerinde yapılan ultrasonla gestasyonel yaş doğru bir şekilde hesaplanabilir; ayrıca fetustaki majör yapısal ano­malilerin varlığı ortaya konabilir.